YÜZYÜZEYKEN KONUŞURUZ’DAN YOL ŞARKILARI

Görsel

Vimeo üzerinden başlattığı canlı müzik projesiyle şimdiden ciddi bir kitleye ulaşan ve ulaştığı kitle gün geçtikçe artan Yüzyüzeyken Konuşuruz projesinin sahibi Kaan Boşnak’la yüzyüze konuştuk.

Projenin başlangıcı nasıl oldu?

Proje yaklaşık bir buçuk sene önce başladı. Ondan önce benim içinde olduğum başka bir beste grubu projesi vardı yine. Ama biraz daha popüler bir kafası vardı. Ondan sonra ruh ve kafa sağlığım açısından grubun benim için iyi gitmediğini farkettim. Grup içi iletişim de kopunca gruptan ayrıldım. Bir süre evde oturdum. Günlerim öyle geçmeye başladı. Ondan sonra her zamanki gibi kendi kendime akustik gitarla şarkılar yapmaya devam ettim. Sonra kendi kendime “Bunu dağıtabilmek için illa süslenmiş bir projeye, gruba gerek yok, istersem kendim de paylaşırım,” demeye başladım. Projeye beraber başladığımız Ozan var. Benim çaldığım şarkıları video olarak kaydedip internet üzerinden paylaştık. Başlarda tabii pek bir ilgi yoktu. Zamanla şarkılar çoğaldıkça  insanlar paylaşmaya başladı.  Başlarda kesinlikle bir grup formu yoktu ama şimdi yavaş yavaş artık grup olarak da konserler vermeye başladık.

İsim nereden geliyor?

Aslında üzerine düşünülmüş bir şey değil. Benim isim düşündüğüm bir zaman vardı. Ozan’la internetten konuşurken “Birkaç isim buldum sana söyleyicem bunları” dedim o da “Abi yüzyüzeyken konuşuruz.” dedi. Ondan sonra hoşumuza gitti epey üstüne yaptığımız espriler falan, öyle gelişti.

Proje ile ilgili açıklamanda bir gruptan ziyade minimalist bir canlı müzik projesi olduğunuzu söylemişsin. Ne demek istedin orada?

Proje başladığında dediğim gibi ortada bir grup yoktu. Sadece adamın biri akustik gitarla şarkı söylüyor. Bu aslında pop barlarda şarkı söyleyen adam kafasında da görünebilirdi. Ama ben zaten kendi şarkılarımı çalıyorum sadece. Biraz da beklentileri yüksek tutmama amaçlı bir şey. Sonuçta ortada inanılmaz bir işitsel ya da görsel bir zenginlik yok. Sadece olabildiğince samimi sözler yazmaya çalışıyorum. Söz sanatlarıyla bir şeyler ortaya koymaya çalışıyorum. Bunları da güzel melodilerle insana sunmaktı zaten amacım.

Bir beklentin var mıydı projeden önce?

Projeye başlamadan önce kafamdaki beklenti bir önceki grubum yüzünden sıfıra düşmüştü. Hatta üreticiliğimi bile götürmüştü o proje. Ama Yüzyüzeyken Konuşuruz’un şarkılarını yapmak, onun üzerine çalışmak bana bir terapi gibi geldi. Bunu insanlara sunarken bir beklentim olmadı. Sadece bir şeyler paylaşmak istedim. O zamanlar konuşacak pek kimsem de yoktu ki zaten çok konuşkan biri değilim. Bu yüzden insanlarla bu şekilde bir şey paylaşmak istedim

Şarkılara gelen yorumlara baktım biraz. Hem beğenmediğini söyleyip hem aynı anda kıskanma durumu var. Sen neye bağlıyorsun bunu?

 Tam olarak bilemiyorum böyle bir durum olup olmadığını. Ama şunu söyleyebilirim. Görünürde çok basit bir şey var ortada. Gitar çalıp şarkı söyleyen bir adam ve onu kameraya alan biri. Bu kadar kolay bir şeyi yapıp insanlara dinletebilmek önemli. “Böyle kolay bir şeyi bu adam nasıl yaptı? Ben de yaparım aynısını!” kafası olabilir bu; ama kıskanılacak bir durum olduğunu düşünmüyorum.

Bu “kolay şeyi” yaparken farklı olarak ne yaptığını düşünüyorsun?

Herhalde artık kendi adıma Türkiye’de alternatif müzik yaptığımı söyleyebilirim. Türkiye’de alternatif müzik yapan adamların çoğunun yazdıkları sözlerin hiçbir şey ifade etmediğini düşünüyorum. Sadece altenatif bir şey yaptıklarını söylemek için yapıyorlar sanki. Benim amacım burada ortaya gerçekten alternatif bir şey koymak. Belki ortada o kadar büyük bir farklılık yok ama en önemlisi yaptığım şeyin samimi olması sanırım.

Yerel bir müzisyen olduğunu düşünüyor musun? Bizde pek yok ama sanki böyle bir semtin şarkıcı/şarkı yazarısın ve orayı anlatıyorsun hissiyatı uyandırıyor bende müziğin. Osman Abi’nin hikayesinin devamıu merak ediliyor epeyce.

Aslında ben de yeni şarkılarda Osman Abi’den bahsetmeye devam etmeyi düşünüyorum ama Osman Abi hayali bir karakter gibi algılanmalı, sanki bir dizi karakteri gibi. Onun dışında anlattığım hikayeler insanlara bir yerlerden tanıdık gelecek hikayeler. Bu yerel bir bakış açısıyaa evet yerel bir müzisyen olabilirim.

Ama bunun dışında burada müzik yaparken sadece burada tanınmak ya da yurtdışında da tanınmak durumları da var. Türkiye’de müzik yapan müzisyenler genel olarak batıdaki müziğin kopyasını yaptıkları için ülke dışında tanınmıyorlar. Belki kendi kültürlerinden bir müzik yapsalar oralarda da tanınabilirler.

Şarkılar başucu şarkıları olacak mı sence?

Bunu elbette isterim ama beş yüz bin insanın başucu şarkısı olmasındansa beş bin insanın başucu şarkısı olmasını isterim. Çok büyük kitleler beni biraz korkutuyor.

Görsel

O zaman hayatını müzik üzerinden kazanmayı pek istemiyorsun sanırım? Yüzyüzeyken Konuşuruz’u hep bu haliyle mi göreceğiz yoksa bir albüm projesi falan var mı?

Müzikten çok fazla para kazanmak istemiyorum çünkü o zaman ister istemez müziğim değişecek. Şirketin, prodüktörün talepleri olacak. Böyle bir şey samimiyetine inanıp seni dinleyen insanlar için de kırıcı olabilir. Çok büyük prodüksiyon istemiyorum. Ama elimde olmadan bu iş büyük bir projeye dönüşürse Yüzyüzeyken Konuşuruz dışında bir projeyle az dinlenen alternatif bir müzik yapmak istiyorum.

Samsun ne ifade ediyor senin için?

Memleketim orası. Çocukluğumun bütün yazları orada geçti, Bafra’da. Aslında göçmenim, oraya yerleşmişiz. Osman Abi aslında Samsunlu bir karakter değil. Osman Abi benim çocukluğumda ismi Osman olmayan bir bakkal. Bunları ben kafamda birleştirip bir hikaye kurmak istedim.

Yazdığın sözlerin ruh halini nasıl tanımlayabilirsin?

Çok kırılgan şarkılar da var çok tepkili şarkılar da var. “Toplum tarafından onaylanmış aşkınla beraber” aslında çok sert bir söz. Ancak sanırım genel olarak kırılgan şarkılar. Şarkılarda çok fazla umut var ama benim üzerimde o umut pek yok. Genellikle umutsuz biriyim.  Bu insana daha fazla malzeme veriyor sanırım. Ben umutsuz olmayı tercih ediyorum aslında.

Bu sıralar çok konser vermiyorsunuz. Bu mevsimsel mi yoksa bir tavır meselesi mi?

Ayda 2-3 konser vermek istemiyoruz ama iki ayda bir falan konser vermek isteriz. Araya yaz girdi. Bir de bazı mekanlar bu alternatif müziğe cemaatçi bakıyorlar. Böyle yeni oluşumlara pek imkan vermiyorlar. Bu beni de birazcık soğutuyor ama yine de elimizden geldiğince konser vemeye çalışıyoruz.

Müziğini dağıtırken alternatif bir yöntem kullanıyorsun ama daha yeni bir şey var mı aklında?

Aslında mümkün olduğunca ev konserleri yapıyoruz ama sanırım dağıtma konusunda en önemli şey canlı performans. Mesela haziranda Galatasaray Lisesi’nde çalmıştık. İlk kez o kadar büyük bir sahnesinde çalıyorduk. Olumlu geçen bir performans olmuştu. Bu her zaman için en iyi dağıtım sanırım. Ama kafamda yeni olarak tek adamın performansından ziyade grupça bir stüdyoda canlı performans kaydı alıp ve bunu kameralarla çekip dvd olarak dağıtmak var. Elden dağıtabiliriz fanzin kafasında ya da kargoyla gönderebiliriz. Onun haricinde yine internetten dağıtacağız tabii. Şu an yaptığım şey için maddi bir şey gerekmiyor ama yapmak istediklerim için gerekiyor. Bu da öyle konserle falan olacak iş değil.

Şarkı yazarı / şarkıcı olarak kimleri takdir edersin?

Tabii Cenk Taner var. Türkiye’de müzisyen olarak Korhan Futacı’yı takdir ederim ama sözlerini pek başarılı bulmuyorum açıkçası. Onun dışında takdir ayıp olur örnek aldığım Orhan Gencebay var. Dünya çapında Nick Cave var. Bir de Yok Öyle Kararlı Şeyler var, yakın arkadaşlarım zaten. Yaklaşık olarak aynı zamanların grubuyuz.

Görsel

Son bir-iki yıldır bir akustik müzik patlaması var sanırım.

Aslında bu akustik müzik olarak algılanmamalı. Daha ziyade cana yakın, samimi sözler yazan projelerin çıkması. Aslında bence Malt bu akımın başlangıcını yapan gruplardan biri. Daha öncesinde tabii Cemiyette Pişiyorum vardı. Hepimiz Büyük Ev Ablukada’yı biliyoruz zaten. Sonrasında da bizler varız. Ama şunu da söylemek istiyorum: Büyük Ev Ablukada’yla çok fazla kıyaslanıyoruz. Dikkatli dinlersek müzikal açıdan pek benzer projeler olmadığını anlayabiliriz zaten. Belki sözlerin yazılış tarzı ya da kulvarları benzer olabilir ama müzikal açıdan yakın duran şeyler değil.

Bugüne kadar en çok ciddiye aldığın eleştiri ne oldu?

Aldığım olumsuz eleştirilerin çoğu kişisel şeylerdi. Benle alakalı şeyler değildi pek. Müzikal açıdan şarkı söyleme stilimle ilgili eleştiriler vardı. Birkaç sene öncesinde çok yayarak şarkı söylerdim, bazı kelimeleri telaffuz etmezdim falan. Biraz da teknik kısmıyla alakalı bir şey bu. Müziğin tekniğinden pek anlamayıp da yaptığım müzikle alakalı teknik eleştirilerde bulunanları pek ciddiye almıyorum.

Bir şarkıcı/şarkı yazarı olduğunu düşünürsek bu iki işten senin için hangisi daha önde duruyor?

Kesinlikle şarkı yazarlığı her zaman daha önce gelir ama bu şarkı yazıp onları satan bir adam olmak istediğim şeklinde algılanmasın. Tamamen kendi şarkılarını yazıp söyleyen biri olmaya devam etmek istiyorum.

 

Hangi kitaplar ve filmler sende iz bırakmıştır?

Kitaplardan ilk okul zamanlarında bir şeyler öğrenmeye başladım. 9. Hariciye Koğuşu’yla başladım kitaplara ilgi duymaya en çok da yerli kitaplara ilgi duydum. Aslında yazar olarak söylesem daha iyi; Murat Menteş, Sabahattin Ali isimleri çok önemli. Beat Kuşağı kitaplarını çok sevmişimdir. Daha çok şairlere ilgi duydum Bir Turgut Uyar, bir Ece Ayhan hep çok sevdiğim isimler oldu.

Açıkçası zaman kısıtlılığından olsa gerek çok fazla film izleyen biri olmadım pek. Herkesin izlediği şeyleri izliyorum sanırım.

Nasıl bir noktaya ulaştığında bu projenin başarıya ulaştığını ve olmuş bir proje olduğunu düşüneceksin?

Bu sürekli değişen bir şey aslında. Mesela üç sene öncesinde “Ekşisözlük’te benim müzik yaptığım projenin ismine entry’ler girilince başarılı olmaya başladığımı anlayacağım,” demiştim. Ama şimdi çok değişti, belki çok büyük hayaller değil ama şu anki hayalim Kadıköy’de Süreyya Operası’nda bir konser vermek. Takım elbiseli falan belki küçük bir Klasik müzik orkestrasıyla beraber. Bu şu an için uzak bir hayal ama bir sonraki hayale geçmek için önce bunun olmasını beklemek gerekiyor.

http://soundcloud.com/yuzyuzeykenkonusuruz